Bülent Akyürek ismi artık bir sembol diyebiliriz. Modernizm karşıtlarının karşılaşacağı kaçınılmaz son olan "tvye de mi karşısın, internete de mi karşıtsın, ne işin var o zaman burda" kısır döngüsü birçok insanı, özellikle de genci diyelim, modernizm karşıtlığından bir süre sonra uzaklaştırıyor. Modernite hem dönüştürüyor hem de ikna ediyor. Üstelik öyle tatmin edici tezleri var ki, karşı koymak belli bir noktadan sonra imkansızlaşıyor. Doğru ya, durumu ağır hastaları tam teşekküllü hastanelere ulaştıran ambulans uçaklara mesela nasıl karşı olabilirsiniz? Ya da yüzbinlerce akademik tezin toplandığı veritabanlarının ne gibi zararları olabilir?
Evet, teknoloji hayatımızı çok kolaylaştırdı, bu doğru. Birçok ihtiyacımızı da giderdi. Fakat paradoksal olan nokta şu ki, zaten bu ihtiyaçları da modernite getirmişti! Biraz uç bir örnek olacak, ambulans uçaklar yokken, hastaneye yetiştirilemeyen hastalar için "emr-i hak vaki oldu" deyip cenaze kaldırılırdı. Şimdi onları en ücra köylerden bile hastanelere taşıyacak uçaklarımız var. Binlerce insan hayır duası ediyor bu hizmetlere. Nasıl karşı olunabilir ki? Nasıl karşı olabilirsiniz diyor muarızınız. İyi ama kimse buna karşı değil. Mesela Bülent Akyürek, "döner koltuk Batı icadıdır" derken, çoğu kimse bu düşünceyi "gavur icadıdır, kullanmak haramdır" safsatasıyla karıştırıyor. Ortada bir gerçek var, bunun ilamından başka nedir? Evet, döner koltuk, "her yere hakim olabilme" düşüncesi gereği Batı düşünce yapısını açıkça gözler önüne serer ve o kültürün ürünüdür. Buna karşı olmak ne demek ki? "Bunu Batı yaptı, o zaman oturmam" mı diyeceksiniz, hayır. Ama kendi kültürünüzün ürünü olan bir teknik vücuda getirebilirsiniz, bunun şimdiye kadar yapılamamasının sebebi de sanırım Akyürek değildi. Şuursuzca girdabına kapıldığımız teknolojinin ardındaki düşünce dünyasını faş etmek, sanırım, hazırcılığa alışmaktan daha kötü değildir.
Günlük hayatın doktoru... Sağlık, Eğitim, Günlük yaşam, Eğlence konularını içeren kişisel blog.
içinizdeki öküze oha deyin etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
içinizdeki öküze oha deyin etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
7 Temmuz 2013 Pazar
21 Haziran 2013 Cuma
Bülent Akyürek ve Anti-Modernizm
Modernizm, kainatta var olan her “şey” gibi kendi karşıtlığını üretti. Buna kimileri anti-modernizm ismini veriyor. Bu akımın dünyada olduğu gibi Türkiyede de çeşitli temsilcileri mevcut. Bülent Akyürek belki de bunlar arasında en tanınmışı, en popüleri. Yılgın Türkler, Öğle Namazına Nasıl Kalkılır, İçinizdeki Öküze Oha Deyin gibi çarpıcı kitaplarıyla tanınan yazar, hayatının büyük kısmını ateist olarak geçirdiğini, bir rüya vesilesiyle dünya değilse bile ahiret görüşünü değiştirdiğini öne sürüyor.

Akyürek şimdiye kadar birçok tv ve radyo programına konuk oldu. Hemen hepsinde de yaklaşık olarak aynı şekilde tutarlı bir görüş ortaya koymayı başardığı söylenebilir. Bu programlardan en meşhuru Turgay Gülerin sunduğu Sıradışı idi. Uzun zamandır Ülke TVde ekrana gelen Sıradışı, Prof.Mehmet Çelik, Oktay Sinanoğlu, Sadık Yalsızuçanlar gibi isimlerden sonra Bülent Akyürek ve onun düşüncelerini evimize konuk etti. Açıkçası bu programda Güler alışık olduğumuz başarılı sunucu grafiğinden birazcık uzaklaştı. Yine de Bülent Akyürek, kendi okuyucu kitlesine vermek istediği mesajı en iyi şekilde iletti.
Anti-modernizm, kendini modernizme göre, ve tabiidir ki onun referanslarına göre tanımlamak hatasına düşmek için çok uygun bir vaziyette konumlanmış. Bir kere anti ön eki, zaten tümüyle bir reddediş ve karşı çıkışı işaret ediyor. Hal böyleyken “uçağa da mı karşısın” “ilaca da mı karşısın” “ambulansa da mı karşısın” gibi çıkışların ardından en can alıcı ve en kritik soruyla karşı karşıya geliyoruz “kitaba,dergiye,televizyona da mı karşısın? Madem karşısın, ne işin var o ekranda, niye boyumuz kadar kitap yazdın, dergilere verdiğin o uzunca mülakatlar da neyin nesi?” Evet, bir blog yazarı olarak bloglara ve internete karşı olmak kadar gülünç bir şey diyebiliriz. Fakat Akyürek’in üslubu ve fikir dünyası hemen “anti-modernist” yahut “bağnaz” gibi yaftaları kabul etmeyecek kadar derin. Bir kere bu tarz kitapları okurken, tebliğleri dinlerken bu düşüncenin kendi jargonunu kullanmak ve yine kendi paradigması içinde düşünce bağlantıları kurmak mecburiyetindeyiz. Aksi takdirde, “tvye karşısın ne işin var ekranda” cümlesinden öteye gidemeyiz.
Her konuda olduğu gibi, suçlamadan önce karşımızdakinin ne dediğini etraflıca anlamalı, almamız gerekenleri almalı, ve olumlu olsun olumsuz olsun eleştiriyi en sona koymalıyız. Bu eleştiri yapmayalım anlamına gelmiyor. Bülent Akyürek okurlarını yazarın kitaplarını tekrar ve bu kez daha farklı bir gözle okumaya, muarızlarını da insaflıca davranmaya davet ediyorum.
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)