22 Haziran 2013 Cumartesi

Yaratıcı ve Orijinal Hediye Önerileri!

 
1. Deniz kabuklarının içine küçük kağıtlara yazdığınız şiirleri koyun ve tekrar kapatın. Seramik yapıştırıcısı kullanabilirsiniz. Şık bir kutuda yüzlerce deniz kabuğunu hediye ettiğinizde sevgilinize her gün birini açmasını söyleyin!





2. Bir matbaaya tüm sayfaları boş 100 sayfalık bir kitap siparişi verin. Kapak tasarımınının sade ve özenli olmasına dikkat edin. Kitabın ismi: Senin Dışında Düşündüğüm Her Şey



Üstün Dökmen ve Doğan Cüceloğlu

Kişisel gelişim sektörü son yıllarda Türkiyede büyük ölçüde büyüdü. İnsanlar artık psikoloğa, psikiyatra gitmek yanında çeşitli kitaplarla bilgi sahibi oluyor ve en önemlisi hayatına yön veriyor. Türkiyede psikoloji ve psikolojik danışmanlık denildiğinde akla gelen iki isim var ki, isimlerini "kişisel gelişim" kisvesine sıkıştırmak hiç de mümkün değil. Üstün Dökmen ve Doğan Cüceloğlu'ndan bahsediyorum.
    Aralarında hoca-talebe ve abi-kardeş ilişkisi bulunan bu iki isim, Türk insanının zihninde ve kalbinde önemli yerler işgal ediyor. Cüceloğlu ismini ilk kez ilkokuldayken, okul müdürümüz vasıtasıyla duymuştum. Bir şeyler anlatırken zaman zaman ona referans veriyor oldukça etkileyici örneklerden bahis açıyordu. Daha sonra annem de Doğan Cüceloğlunun konuşma vcdlerini edindi ve neredeyse tamamını izledi. Bu sohbetlerden ailece istifade etmiştik. Tabi o zaman küçüktüm, daha sonra lisede Doğan Cüceloğlunun bir kitabına rastladım. Eski kitap tutkum bu kez de olumlu bir sonuç vermiş, ve yeni bir yazarla tanışmıştım. Daha doğrusu "yazarın düşünce dünyasıyla" diyelim. Yazar, muadillerinden çok farklı bir dil ve üslup kullanmakla kalmıyor, verdiği örneklerle direkt hayata, hayatın gerçeklerine temas ediyordu.
    Üniversitenin ilk yıllarında evimizde -o zamana dek kenarda köşede kalmış- bir kitaba rastladım: Küçük Şeyler 2 Tulumbacı Sendromu. Üzerimde önemli etkileri oldu, birçok konuda düşüncelerim ve hayata bakış açım değişti diyebilirim. Üstelik bu birtakım NLP teknikleri gibi "zorlama" da olmadı, gerçekten üzerine düşünerek ve kendim karar vererek uyguladım. Sözümona "kişisel gelişim" kitapları fazlasıyla tepeden inmeci bir tarza sahip. Bunun aksine hem Cüceloğlu hem Dökmen direkt hayatımıza dokunuyor.


    Üstün Dökmen demişken "Küçük Şeyler" tv programından bahsetmemek olmaz. Şimdiye kadar televizyonda rastladığım en güzel ve faydalı programlardan biriydi. Çok uzun süre devam etmese de program kayıtları birçok kişi arasında dolaştı. İnsanlar birbirine tavsiye etti ve Üstün Dökmen ismi artık insanlarımız arasında küçük bir tebessümle hatırlanan bir imaja dönüştü.
     Bakalım bu iki güzel insan bundan sonra bize ne katacak..

Dijital Ölümsüzlük nedir?

     Rus zengin D.Itskov'un gerçekleştirmek için 100 kişilik bir bilim adamı ekibi oluşturduğu "dijital ölümsüzlük" projesine Google da destek verdi. Sözkonusu projenin 50 yıl içinde gerçekleşebileceği öngörülüyor. İsmi fazla iddialı olsa da, "dijital ölümsüzlük" bu haliyle fazlaca imkansız görünmüyor.
   
   
     Google direktörlerinden Ray Kurzweil, "2045'te teknolojinin insanın beyin gücünü aşarak süper zeka seviyesine ulaşacağını" belirtti. Bu aynı zamanda "tekillik" olarak tanımlanıyor. Proje ile ilgili birçok nokta henüz muallakta olmasına rağmen araştırmacılar bu konuda ümitli. Kurzweil şöyle devam ediyor: "İnsan beyninin simülasyonunu oluşturabilmek için yeterli seviyeye ulaşabilir ve zeka kapasitemizi milyarlarca kat artırabiliriz.
   
    Tüm bu süreçler aynı zamanda biyolojik vücuttan dijital ortama geçiş olarak tanımlanıyor. Projenin en ilginç noktasına gelirsek: "Finansör D.Itskov, proje gerçekleştiğinde dünyanın en zengin insanlarına ölümsüzlük satacak."

21 Haziran 2013 Cuma

Kadınları Mutlu Etmenin Yolları

Boğaziçi Adayına Tavsiyeler!!!

   Anadolunun hangi şehrine giderseniz gidin, yaşlı amcalardan ev hanımı teyzelere kadar, "Boğaziçi" dediğinizde "ooo" ünlemiyle karşılaşırsınız. Bu üniversitenin prestiji nasıl da böyle yaygınlık kazandı ve adını duymadığını düşündüğünüz kimseler tarafından bile takdirle karşılanıyor, araştırmaya açık bir konudur.
   Boğaziçi, eşsiz manzarası ve ferah havasıyla her şeyden önce İstanbul'un alışılageldik havasından uzak bir görünüm arz ediyor. Görülmeye değer Boğaz manzarası ile belki de dünyanın en güzel manzaralı üniversitelerinden sayılabilir. Bununla beraber gerek eğitim sistemi, gerek sosyal hayatıyla adayların zihninde hem soru işaretleri hem de hayranlık hissi bırakıyor.



1. İngilizce Hazırlık Meselesi ve Kilyos
 
 "Boğaziçi iki kez kazanılır, ÖSSde ve PROFda". Bu sözü ilk duyduğumuzda hem çok şaşırmış hem de gerçekliğine imkan vermemiştik. Mevcut eğitim sistemi, üniversitelere giriş sınavını "son düzlük" olarak görmemiz için pek müsait. "Hele bi üniversiteye kapak at gerisi kolay" cümlesini duymak her Türk gencinin makus talihidir. "Eee, kazandım işte, daha niye bir daha kazanmam gerekiyor?" cümlesi ise boşluğa savrulmuş  kimsesiz bir feryattır.
   Yabancı dilde eğitim veren (gerçek anlamıyla) bir liseden gelmediyseniz önünüzde koca bir sene hazırlık sınıfı vardı. Burayı üniversite ortamı gibi zannedip hayal kırıklığına uğramak hepinizin kaderi arkadaşlar, bizim de öyleydi, ama insan alışıyor. "Lise 5 tanımlaması" yerindedir, doğrudur.
   Eğer İstanbul dışından geliyorsanız ve İstanbulda kalacak yeriniz yoksa Kilyos Sarıtepe Kampüsünde bir sene geçirecek ve sadece ingilizce dersleri alacaksınız. Burada iki yurt bulunmaktadır. Birincisinin konforu iyi, sosyal ortamı kısıtlı, ikincisi ise tam tersi. Karakterinize göre seçiminizi yapın diyemeyeceğin çünkü tercih yapma hakkınız yok, bölümünüze göre birine yerleştiriliyorsunuz.
   Kilyosta öğrenci olmak bir roman konusudur. Boğaziçinin askerliğidir. Kilyosta en az bir sene kalmamış öğrenciye "olmuş" gözüyle bakmakta zorlanıyorum. Belki abartılı bir bakış fakat bunu hissetmek için yine Kilyosun çemberinden geçmek gerekir.

2. Dersler İngilizce.. 
   Türkçe konuşma becerisinin yerlerde seyrettiği ülkemizde İngilizce konuşmakta zorlanmayanların sayısı gerçekten çok düşük. Bunun için iyi bir lisede mezun olmanız da gerekmiyor. Boğaziçi Hocalarının derslerinde konuşmak için sağlam bir özgüven ve güvenilir bir altyapı da gerek. Tabi bütün genellemeler gibi istisna noktaları yok mu var.
   Genel olarak "her şey ingilizce,anlamıyorum,kendimi ifade edemiyorum" bataklığına düşmemeye çalışınız. O bataklık evet vardır, yakındadır, belki de çoğu öğrenci saplanmıştır fakat feryad ü figan fayda etmez. Tek çare en kısa zamanda ingilizce derslere adapte olmak ve konuşma pratiği yapmak.

3.Sosyal Hayat
   "Üniversitede kızlar teklif ediyomuş lan" önermesi ne kadar palavraysa da bu palavra çemberinin doğruluk eksenine en yakın olduğu noktaya Boğaziçi denir. Sadece kız-erkek ilişkileri için değil, ama genel olarak, sosyal konulardaki yeteneklerinizi kullanmak ya da açığa çıkarmak için Boğaziçi ortamı oldukça uygundur. Tek gereken birazcık özgüven  ve elbette cesaret. Anadoludan gelmişseniz benimsediğiniz değerleri çöpe atmadan (ama deforme de etmeden) nasıl üniversite ortamının gerçekleriyle barıştırabileceğinizin çarelerini bulmaya bakın.

Elbette hiç bir şey tam olarak siyah ve beyaz değil, gri tonlar hep mevcuttur. Bunu en iyi kavrayabileceğimiz yere üniversite diyoruz.


not: gerçekten boğaziçine gelme düşüncesini kafaya koyduysanız prof. celal şengörün boğaziçi hakkındaki yazısını okumamak faydalı olabilir. feci şekilde moral bozucu olduğu salık verilir.