Tabi kültür kanalı dediğimizde ilk akla gelen TRT2 idi bir zamanlar. Daha sonra TRT Habere dönüştürüldü bu kanal. Şimdilerde TRT Haber başarılı bir grafik sergiliyor fakat kurum, TRT2nin açtığı boşluğu kapatabildi mi, üzerine düşünmek gerekir. TRT OKUL, TRT MÜZİK gibi tematik kanalların hem ratingi düşük hem de süreklilik konusunda umut verici değil. Oysa TRT2'nin sadık bir izleyici kitlesi vardı. İlber Ortaylı ve Selim İleri'nin programları ilk akla gelenler. Buna Hilmi Yavuzun da içinde bulunduğu muhteşem şiir programını da eklemek gerekir.
Günlük hayatın doktoru... Sağlık, Eğitim, Günlük yaşam, Eğlence konularını içeren kişisel blog.
ilber ortaylı etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
ilber ortaylı etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
23 Haziran 2013 Pazar
Türk Medyası ve Kültür Programları
Yıllardan beri söylenegelir, "Türk medyası kültür programlarına gereken önemi vermiyor." Böylesine kolayca hüküm vermek yerine mevcut programların kalitesi ve izlenebilirliği üzerinde durmakta yarar var. Genel olarak baktığımızda Türkiyede kültür kanallarının sayısı iki elin parmaklarını geçmeyecek seviyede.
Etiketler:
hilmi yavuz,
ilber ortaylı,
kültür kanalları,
mehtap tv,
selim ileri,
trt2,
TV,
ülke tv
21 Haziran 2013 Cuma
Tarihin Arka Odası Başarılı mı?
Türkiyede tarih konulu tv programları yakın zamana kadar yaygın değildi. Birkaç başarılı istisna dışında tarih, televizyon ekranlarında saatlerce tartışılmaya anlatılmaya uygun görülmeyen (elbette rating kaygısı) bir konu olarak görülüyordu. Bunda gerçeklik payı yok değil. Eğitim sistemimizin tarih öğretimi konusundaki yetersizliği bir yana, bir çok insan bu dalı gereksiz bilgiler yığını olarak görüyor. Belki de tarihi anlamsız sayılar ve kelimelerin ezberlenmesi olarak görüyoruz. 1071,1453,1789 gibi rakamlar, birçoğumuzun okul sıralarında kabusuydu. Okul bittiğinde de bunlardan kurtulduğumuza şükrettik.
Televizyon izleyicisi politika tartışmalarına büyük rağbet gösteriyor. Bunda siyasetin neredeyse herkesi ilgilendiren şümullü bir konu olması yanında milletimizin seyretmekten çokça keyif aldığı kavga gürültüye de ortam hazırlaması bir gerçek. Ekranda birbiriyle tartışan hatta yeri geldiğinde canlı yayında olduklarını unutup yumruk yumruğa kavga eden yaşlı başında adamları izlemek hep çekici geldi. Tarih ise “olmuş bitmişliği” ile, “heyecansızlığı” ile çoğu insan için uyku düzensizliğine iyi gelen bir zihin jimnastiği!
Birkaç yıldır, gazeteci Murat Bardakçı ve akademisyen Erhan Afyoncu Tarihin Arka Odası isimli programla evlerimize konuk oluyor. Bu ikisi banko olmak üzere, diğer katılımcılar sürekli değişti. Pelin Batu ve Selin Barlas denemeleri rating anlamında kısmen faydalı gözüktüyse de programın ağır toplarının iğneleyici sözleri karşısında iki genç bayan da dayanamadı. Çoğu kez sözleri kesildi, sabaha kadar kendilerine söz verilmedi (deyim olarak değil, gerçekten “sabah saatlerine kadar”) Pelin Batunun ağlamaklı tavrıyla isyanı hala hafızalarımızda!!!! Masaya çıkmışlığı, canlı yayında uyumuşluğu da vardır.

Tarihin Arka Odası, birçok program için iyi bir örnek oldu. Diğer kanallarda da tarih temalı programlar yayınlanmaya başladı. Ahmet Kekeç ve Mustafa Armağanın katıldıkları bunlara örnek olabilir. Ancak tv izleyicisi her zaman Tarihin Arka Odasına farklı bir yer ayırdı. Rating oranlarına baktığımızda hala hatırı sayılır bir kitle tarafından takip ediliyor, interaktif özelliği sayesinde büyük kitleleri tartışma içine çekmeyi başarıyor. Tabi ki Murat Bardakçının zaman zaman ölçüyü aşan çıkışlarını da bir kenara not etmek gerekir. Ama bazı e-postalar var ki eminim bir çok seyirci aklından Bardakçıdan daha sert şekilde mukabele etmenin yollarını düşünüyordur. Bu tip mesajlara örnek vermeye gerek yok sanırım, programın müdavimleri iyi bilir.
Genel olarak baktığımızda, bazı olumsuz yönlerine rağmen Tarihin Arka Odası, televizyon kültürü açısından bir çığır açmıştır. Çok değerli isimleri konuk alarak hem ilgili araştırmacılara hem ortalama tv seyircisine önemli bir imkan sunmuştur. Bu haliyle, mevcut kitlesini koruyacağa benziyor. Bakalım neler olacak..
İlber Ortaylı, Kemal Karpat, Mustafa Armağan: Üç Tarihçi Tipi
Türkiyede tarihçilik, diğer sosyal bilimlerin aksine, oldukça köklü bir geleneğe sahip. Bunda Osmanlı vakanüvis geleneğinin önemini elbette vurgulamak gerek. Sosyoloji,antropoloji, etnoloji gibi dalların aksine tarih disiplini direkt olarak Batıdan alınmış bir disiplin şeklinde algılanmamalı. Elbette birtakım tekniklerin uyarlanması vakıa olsa da, Türk tarihçiliği kendini inşa edebilmiştir.
Genel olarak üç tip tarihçi profilinden bahsedebiliriz: medyatik, akademi, popüler tarihçilik. Tabi ki hiçbir şey siyah-beyaz şeklinde değil, gri tonlar bolca mevcut.
"Tarihi sevdiren adam" olarak bilinen İlber Ortaylı, medyanın sevilen yüzlerinden. Şimdiye kadar onlarca tv programına konuk olan Ortaylı, "İmparatorluğun en uzun yüzyılı", "Osmanlı Barışı", "Eski Dünya Seyahatnamesi", "Üç Kıtada Osmanlılar" ve "Defterimden Portreler" gibi kitaplarıyla tanınıyor. Üslubu,samimiyeti, tarzıyla kitap okurların yanında tv seyircisinin de gönlüne taht kuran Ortaylı aynı zamanda akademik planda uluslararası üne sahip.
Kemal Karpat, dikkatli okuyucuların, meraklı araştırmacıların dışında pek tanınan bir isim değil. Elbette bunda uzun yıllar yurtdışında çalışmasının da etkisi var. Türkiyede "Kimlik Siyaseti", "Osmanlıdan günümüze siyaset hayatı" gibi konularda otorite olarak kabul ediliyor. Şehir Üniversitesi'nde ders veren Karpat, tv seyircisi için yabancı sayılabilir. Popüler konularda pek yazısı bulunmuyor.
Özellikle genç okurların dikkatle takip ettiği bir isim Mustafa Armağan. Edebiyat mezunu olmasına rağmen bir çok konuda etkileyici üslubu ve farklı çıkışlarıyla tanınıyor. Son zamanlarda 2.Abdülhamit konusundaki olumlu algının oluşmasında büyük payı var. Neo-Osmanlıcı ithamlarına maruz kalsa da Armağan, Türkiyenin Yakın Tarihi çevresinde dönen "resmi ideoloji" tartışmalarında önemli bir yer işgal ediyor. Kitaplarından bazıları: Osmanlı: İnsanlığın Son Adası, Abdülhamitin Kurtlarla Dansı, Büyük Osmanlı Projesi, Kızıl Pençe, Yakın Tarihin Kara Delikleri.

Genel olarak üç tip tarihçi profilinden bahsedebiliriz: medyatik, akademi, popüler tarihçilik. Tabi ki hiçbir şey siyah-beyaz şeklinde değil, gri tonlar bolca mevcut.
"Tarihi sevdiren adam" olarak bilinen İlber Ortaylı, medyanın sevilen yüzlerinden. Şimdiye kadar onlarca tv programına konuk olan Ortaylı, "İmparatorluğun en uzun yüzyılı", "Osmanlı Barışı", "Eski Dünya Seyahatnamesi", "Üç Kıtada Osmanlılar" ve "Defterimden Portreler" gibi kitaplarıyla tanınıyor. Üslubu,samimiyeti, tarzıyla kitap okurların yanında tv seyircisinin de gönlüne taht kuran Ortaylı aynı zamanda akademik planda uluslararası üne sahip.
Kemal Karpat, dikkatli okuyucuların, meraklı araştırmacıların dışında pek tanınan bir isim değil. Elbette bunda uzun yıllar yurtdışında çalışmasının da etkisi var. Türkiyede "Kimlik Siyaseti", "Osmanlıdan günümüze siyaset hayatı" gibi konularda otorite olarak kabul ediliyor. Şehir Üniversitesi'nde ders veren Karpat, tv seyircisi için yabancı sayılabilir. Popüler konularda pek yazısı bulunmuyor.
Özellikle genç okurların dikkatle takip ettiği bir isim Mustafa Armağan. Edebiyat mezunu olmasına rağmen bir çok konuda etkileyici üslubu ve farklı çıkışlarıyla tanınıyor. Son zamanlarda 2.Abdülhamit konusundaki olumlu algının oluşmasında büyük payı var. Neo-Osmanlıcı ithamlarına maruz kalsa da Armağan, Türkiyenin Yakın Tarihi çevresinde dönen "resmi ideoloji" tartışmalarında önemli bir yer işgal ediyor. Kitaplarından bazıları: Osmanlı: İnsanlığın Son Adası, Abdülhamitin Kurtlarla Dansı, Büyük Osmanlı Projesi, Kızıl Pençe, Yakın Tarihin Kara Delikleri.

Strelitz vs Yeniçeri
Strelitz askerleri, en basit şekilde "Çarlık Rusyasının Yeniçerileri" olarak tanımlanabilir.
Gerek kullandıkları silah çeşitleri gerekse organizasyon yetenekleriyle birçok açıdan Yeniçerilerle benzeşir.
İlginçtir, Strelitzlerin tarihteki rolü de büyük ölçüde Osmanlı Yeniçerilerine büyük ölçüde benziyordu.
Bununla birlikte, farklı yönlerini Ahmet Cevdet Paşa en veciz şekilde tesbit etmişti:
"Strelitzler Rusyanın sırtında ur idiler, kesildiler, alındılar, Rusya rahatladı. Oysa yeniçerilik devlet-i aliyenin kalbinde seretan (kanser) idi. Kaldırılmaları ile bütün idare sarsıldı ve ard arda düzenlemeler icab etti. Askeri ıslahat idare, maliye, eğitim, hukuk alanında ard arda yenilikleri zorladı."
ve İlber Ortaylının eklediği cümleyi hatırlayalım: "Osmanlı tarihi, seçimi olmayan uygulama ve gelişmelerin tarihidir."
Gerek kullandıkları silah çeşitleri gerekse organizasyon yetenekleriyle birçok açıdan Yeniçerilerle benzeşir.
İlginçtir, Strelitzlerin tarihteki rolü de büyük ölçüde Osmanlı Yeniçerilerine büyük ölçüde benziyordu.
Bununla birlikte, farklı yönlerini Ahmet Cevdet Paşa en veciz şekilde tesbit etmişti:
"Strelitzler Rusyanın sırtında ur idiler, kesildiler, alındılar, Rusya rahatladı. Oysa yeniçerilik devlet-i aliyenin kalbinde seretan (kanser) idi. Kaldırılmaları ile bütün idare sarsıldı ve ard arda düzenlemeler icab etti. Askeri ıslahat idare, maliye, eğitim, hukuk alanında ard arda yenilikleri zorladı."
ve İlber Ortaylının eklediği cümleyi hatırlayalım: "Osmanlı tarihi, seçimi olmayan uygulama ve gelişmelerin tarihidir."

Kaydol:
Kayıtlar (Atom)