12 Kasım 2012 Pazartesi

Pakistan Tarihi

Pakistan, 170 milyonu geçen nüfusuyla İslam Dünyasının önemli ülkelerinden biridir. Şimdiye dek en çok Hindistanla arasındaki Keşmir sorunu ve nükleer savaş tehlikesiyle anılmıştır. Yine Binazir Butto suikasti ve askeri darbelerle sık sık dünya gündemine oturmuştur.


Tarihte Pakistan, müstakil bir coğrafya değil Hindistan bölgesinin bir parçasıydı. Bu yüzden Pakistan tarihi aslında Hind Müslümanları tarihi olarak ele alınır. 712-1858 yılları arasında Hindistan'ın büyük bir bölümü İslam yönetimi altındaydı. 19.yüzyıl başında İngiltere bölgeyle  ilgilenmeye başladı ve bazı stratejik noktalara saldırılar düzenledi. Önce Allahabad, ardından Agra ve yarımadanın tümü Doğu Hindistan Şirketi adlı kurum tarafından tahakküm altına alındı. Bu şirket aynı zamanda düzenli ve güçlü bir orduya da sahipti. 1906'da kısa adı Muslim League olan Tüm Hindistan Müslümanlar Birliği kuruldu. Ünlü edebiyatçı Muhammed İkbal ve Muhammed Cinnah'ın katılımıyla Müslüman Ligi büyük güç kazandı. Bu örgüt başlangıçta Müslümanların ülkede diğer gruplarla eşit olmasını savunurken daha sonra ayrı bir devlet fikri ortaya atıldı. 1947 yılına gelindiğinde bağımsız Pakistan devleti ilan edildi. Bu sırada Bangladeş de buraya bağlıysa da '71de bağımsızlığını ilan etti. Kuruluş sonrası cumhurbaşkanlığına "Büyük Önder" Muhammed Cinnah getirildi.

11 Kasım 2012 Pazar

Madde Sonsuza Kadar İkiye Bölünebilir mi?

Uzun süredir düşündüğüm, bir sonuca varamasam da keyif veren bir sorum var. llk kez lise matematiğinde aklıma takılmıştı. Düşünmekle sonuca varılmadığını keşfetmiş olsam da perspektifi hem de ufku genişlettiği de bir gerçek. Siz de aynı şeyleri düşünür müsünüz bilemem..



Bir madde düşünün,farketmez ne olduğu. Tam ortadan ikiye bölün. Parçalardan birini tekrar bölün.. Bu böyle devam etsin.. Atoma ulaştık. Atomun parçalanabileceği artık yaygın bir mesele. Onu da parçaladık. Ortaya muazzam bir enerji çıkıyor, fakat yine de parçalanabiliyor. İnsanoğlu belki de bunu daha ileri götürecek ve daha küçük parçalara da ulaşacak. Acaba o küçük atom-altı parçacıklara böylesine benzersiz bir kuvvet verilmesi, neye işaret ediyor? Bir madde parçalanarak/ikiye bölünerek yok edilebilir mi? Sonsuza ulaşılabilir mi? O sonsuz, o yokluk, gerçek varoluşun başlangıcı mı?

İnsan kendini özler mi?

Başkaları için oldukça saçma gelebilir. Fakat son zamanlarda ciddi ciddi saatlerimi almaya başladı bu soru.
Kimisinden dakikalar süren felsefi cevaplar, kimisinden özler a... diye başlayan  küfürler. Herkeste şunu farkettim. Evet,insan gerçekten özlüyor. Artık eminim. Fakat farklılığımız şu ki, her birimizin hasreti başka bir yere. Herkesin bir gurbeti var. Gurbeti kendisi olanlar, kendilerini özlüyor. Ya siz?

Kütahyalılar aslında Malatyalı mı?


Germiyanlılar, Anadolu Selçuklulularının son döneminde Kütahya,Tavşanlı,Simav,Emet civarında hüküm sürmüş bir beyliktir. Şimdiye dek, bu konuda müstakil bir çalışma mevcut bulunmasa da dönemin kaynakları Germiyan beyliğinin ilkin Malatya'ya yerleştiğini,
uzun bir süre kalıp daha sonra (Moğol tehlikesi sebebiyle) Kütahya ahalisine geldiğini belirtiyor.
Germiyan beyliği, ilk kez 13.yüzyıl başında Malatya civarında faaliyet gösterdi. 

Germiyanogullari, Anadolu Selçuklulari'nin son döneminde Kütahya ve çevresinde hüküm sürmüs bir Türk beyligidir. Germiyan bir türk asiretinin adi olup, ilk defa XIII. yüzyilin baslarinda Selçuklu Devleti'nin hizmetinde Malatya'da (bugünkü Eskimalatya/Battalgazi) faaliyet göstermiştir. Bu sırada aşiretin reisi Ali Şiroğlu Muzaferiddün idi.

İlginçtir, bugün hala Malatya'da "Girmana" isimli bir köy var. 

Sunumda Başarıyı Getiren Faktörler

Modern iş hayatı, beraberinde birçok "angarya" getiriyor. Bunların bir kısmı bireyin kendisiyle ilgiliyken bir kısmı da onun topluma karşı konumlanmasını doğrudan etkiliyor. Bunlardan en güzel örnek elbette sunumdur. Sadece iş dünyası değil, okulda,sivil toplum kuruluşlarında, öğrenci kulüplerinde de "bir konuyu topluluk karşısında anlatma" işi büyük önem taşıyor. İşte bu yönde, birkaç tavsiyeyi gözönünde bulundurmak faydalı olacaktır.



1) İnsan sanal değil reel bir canlıdır
   Hiçbir prezentasyon yüzyüze yapılandan,yani "gerçek" olandan daha etkileyici olamaz. Eğer imkanınız varsa bu imkanı değerlendirin. Video konferans yöntemi, günümüzde, sadece zaruri durumlarda başvurulan bir tür jokerdir. Ayrıca etkilemek istediğiniz bir insana da, aynı şekilde, düşüncelerinizi bilgisayar başında değil yüzyüzeyken iletin. İşler çığrından çıktığında toparlamak, bilgisayar başında uzaktır. Ve meseleyi harflere dökmek çoğu zaman yanlış anlaşılmalara, yani düzeltilmesi zor durumlara neden olur.

2) Güven ve Özgüven Denklemi
   Bir sunumda dikkat çeken ilk husus ne konu, ne teknik ne de başka bir şeydir. "İnsanlar kıyafetleriyle ağırlanır, fikirleriyle uğurlanır" sözünü hatırlayın. Hakkınızda hiçbir şey bilmeyen insanlar elbette ilk önce kıyafetinize, titizliğinize, yüz ifadelerinize ve duruşunuza bakacaktır. Eğer özgüven problemi yaşıyorsanız bu tür sosyal çalışmalar en etkili ilaçtır. Yaşamıyorsanız zaten etkileyicilik oranı haliyle yüksektir.

3) Kısa ve Net olun
   Kısa sunumların her zaman (diğer tüm parametreler hesaba katıldığında bile) daha etkileyici olduğu bilinen bir gerçektir. İnsanlar sabahlara kadar doğruları haykıran birindense araya yanlışlar katsa bile kısa ve net olan konuşmacıyı tercih eder. Düşüncelerinizi tüm fazlalıklarından arındırın. En ahenkli kelime yapısını seçmeye çalışın. "ve" lerle birleştirilmiş kelime konvoyları ne kadar doğru olsa da insan zihni tarafından yüksek bir dikkatle algılanamaz. Dinleyicilerinize yardımcı olun, ortalama zekaya hitap edin.

4) Hobilerinizden Faydalanın
   Eğer şiir ve edebiyatı seviyorsanız o gün çalışmaya başlamadan az da olsa bir şeyler okuyun. Aynı şekilde, eğer müzik seviyorsanız yine başlamadan sevdiğiniz parçaları dinlemeyi bir alışkanlık haline getirin.Sanat sadece yaratıcılığa değil kişilik yapısına da büyük ivme kazandırır. Ruhun ritmine ayak uydurmayı öğrendiğinizde metniniz bir başka güzel, duruşunuz daha dik ve verdiğiniz izlenim daha etkileyici olacaktır.

   Son sözler olarak, hayatta başarısızlığın da olduğunu aklınızdan çıkarmayın. Diliniz sürçse de, kelimeleri birbirine karıştırsanız da, konuyu unutsanız da kendinize güveninizi asla kaybetmeyin. Onu kaybetmediğiniz sürece ayağa kalkmak mümkündür. Fakat onu kaybederseniz ne kadar dik durmaya çabalasanız da boşa kürek çekilmiş olacak.